Bir tarafta 400 yıllık Rus siyasetinin Türkler üzerindeki tecrübe ve tesiri, diğer yanda Dünyanın gidişatına göre hareket etmesi gereken, Vilademir Putin gibi zeki bir lider, ülke dış politikasını güncellemek zorundadır. 21. Yüzyılda güç dengeleri değişiyorsa Rusya buna tepkisiz kalamaz. Geçtiğimiz yüzyılda iki kutuplu Dünyanın bir kanadını SSCB temsil ediyorken, dağılan SSCB nin mirasını Rusya Federasyonu taşıyamadığı gibi, bu gün ekonomik, sosyal problemlerle boğuşmakta ve uluslararası sistemden tecrit edilmeye çalışılmaktadır. Şayet son 20 yılda Vilademir Putin olmasaydı, Türkiye siyasetini güncellemeseydi, Rusya Federasyonunun dağılması kaçınılmazdı. Tüm bu realiteyi gören Rusya ve onun lideri Putin küresel güç olma özelliğini kaybetmişken, bölgesel güç konumunu korumak için elbet gerçeğe uygun bir zeminde hareket etmek zorundadır. Bu durum Rusya’ya özellikle Kafkasya politikasını Ermenistan üzerinden sürdüremeyeceğini göstermektedir. Yaklaşık altı ay önce yazmış olduğum bir makalemde, Karabağ problemini Türkiye-İran-Rusya üçlüsü taraflarla kafa kafaya verip çözmeleri gerekiyor, aksi taktirde Batı o bölgeye el atarsa bölge ülkeleri için telafisi olmayan durumlarla yüzleşirler, demiştim. Başta ABD olmak kaydı ile Batının Rusya’yı köşeye sıkıştırdığı bir dönemde, yanı başında bölge politikasında etkin olan Türkiye gibi bir partneri gözardı edecek lüksü yoktur. Asırlardır Türkler üzerine oynamış olduğu oyunlara rağmen, bugün çıkarları örtüşmese de karşılıklı kazan kazan yöntemiyle işbirliğine gitmektedir. Türkiye’nin de Batının iki yüzlü davrandığı noktada Rusya ile birçok sahada işbirliğine gitmesi, hislerden uzak, akılcı politikalarla doğru yolda olduğunu söyleyebiliriz. 20. yüzyılda NATO Müttefiki olan Türkiye ile Rusya’yı ve de İran’ı bölgenin denge politikaları içerisinde tutan ABD ve Avrupa Birliği, bu gün kendi eliyle Türkiye’yi baskı altına aldığı Rusya Federasyonu ve İran’ın yanına itelediğini görmekteyiz. Elbette Türkiye de millî menfaatleri için, bağımsız politikalarını uygulayarak, her iki ülke ile karşılıklı saygı ilkeleri çerçevesinde geleceğe emin adımlarla yürümektedir. Çok ilginçtir ki bugüne kadar Rusya da, İran da içindeki ve bölgesindeki Türk nüfus korkusuyla Türkiye ile ikili ilişkilerinde çekimser davranmaktaydılar. Rusya bu çekimserliğini kırdı ve karşılıklı ilişkileri güçlendirici işbirliğine yöneldi, ancak İran maalesef korkularının esaretinden henüz kurtulamadı. Diyebilirim ki Türklerin bölgede siyasi birlikteliği söz konusu olsa da bunun Rusya ve İran üzerinde olumsuz bir durum yaratması mevzu bahis değildir. Neden Rusya, hatta İran bu ekonomik ve siyasi birliğin bir parçası olmasınlar? Hatta, “Türk Birliği”nin kurulmasına destek vermeli ve o birliğin bir noktasında da kendilerine yer bulmalıdır. Bölgesel Güç olmaktan çıkıp, Küresel Güç olma yolunda yürümelidirler Aksi taktirde önümüzdeki 30 yıllık zaman diliminde Rusya Federasyonu ve İran hiç istemeyecekleri durumlarla karşı karşıya kalabilir ve de parçalana bilirler…
Polis Akademiyasına kursantların qəbulu başlayıb
2017-2018-ci tədris ili üçün qəbul şərtləri və qaydaları…
Buraxılış imtahanları iyunun 21-də keçiriləcək
“MİLLİ GEYİM GÜNÜ” layihəsinə start verildi
Heydər Əliyev – 93
İqtisad Universiteti 2018/2019-cu tədris ilinə yeniliklərlə başlayacaq
Без Шуша нет Карабаха, а без Карабаха нет Азербайджана…
Film Festival: “The fulfillment of the promise: Secrets of Vilnius”
Messi influenzato…
“Вниз по течению”…