19.Yüzyıl ortalarında Rus çarlığı bir plan hayata geçirmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun üzerinden güneye inme planları nı uygulamaya koymuştur. Osmanlıya savaş ilan etmeden önce içindeki bir milyon Müslümanı Osmanlı topraklarına sürerek, zayıf Osmanlı ekonomisini çökertme planıyla işe başlamıştır. Bu planı göremeyen Osmanlı duygusal bir kararla Rusya’dan gelen toplulukları Anadolu’nun değişik yerlerine yerleştirerek, hem zayıf ekonomik yapısının biraz daha kötüleşmesine, hem de iç dengelerin bozulmasına sebep olmuştur. Ekonomik çöküntüyü tamamladıktan sonra Rus ordusu doğudan Anadolu’ya, batıdan Balkanlara doğru harekete geçmiş ve Osmanlıya en ağır darbeyi vurarak, sonun başlangıcını hazırlamıştır. 1950 li yıllardı, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bir karar almıştı. Geçmişte iç isyanlara karışanların ülkeyi terk edenlerine ve ülkenin isyandan uzak bölgelerine göçürülenlerine geri dönüş affı sağlanmıştı. İsteyen geri dönebilir, istediği yere yerleşebilirdi. Hatta bu dönüşler için her gelen aileye 800 tl (80 koyun değeri) de hazineden para yardımı yapılmiştır. Bu durum ,İran’da, Irak’ta ve Suriye’de nüfus kayıtları olmayan, doğru dürüst yaşam hakkı verilmeyen, onbinlerle ifade edilen Kürt ailelerin akın akın Türkiye’ye akmasına sebep olmuştur. Demokrat Partinin seçim manevrası olarak yapılan bu hamle, Türk kimliği üzerine kurulmuş olan bu ülkenin demografik yapısını bir anda ters-yüz etmiştir. Bu günlerde yine yukarıdakilerin benzeri bir durumla karşı karşıya bırakılmış bulunmaktayız. BOP diye bilinen bir projenin işlenmekte olan son halkası, Suriye üzerinden hayata geçirilmektedir. Ortadoğu’da cahil bırakılan halkların üzerinden, batı servislerinin eliyle uygulanmakta olan iç savaş senaryolarının sonucu olarak, yaşanır olmaktan çıkarılan Suriye’nin sivil halkları adeta Türkiye’ye zorla sürülmüştür. Bu halklarla tarihi ve kültürel bağlarımızın olması sebebi ile duygusal bir karar verme aşamasındayız. İşte! Yukarıda sözünü ettiğim oyun yine sahneye konulmaktadır. ekonomisi zaafiyet içinde olan Türkiye Cumhuriyeti’nin öncelikli olarak ekonomisini çökertme planının ilk aşaması uygulanmaktadır. Üç milyon suriyelinin yıllardır ülkemizde barındırılması ve bu gün de vatandaş olarak alınması, Türkiye’yi çökertme planının bir parçası gibi görünmektedir. Tüm bunları kaleme almış olmam, her hangi bir siyasi taraf olarak değil veya partizanca bir çalışma olarak algılanmasın; hatta halklar arasında ayrıştırmak adına bir çalışma olarak düşünülmesin. Şayet, öyle bir düşüncemiz olsa, Türk kimliği üzerine kurulmuş olan bu ülkeye Türk kimliği ile gelen ve vatandaşlık talebinde bulunan binlerce aydın ve entellektüel tanıdığımın kabul edilmediğini de geniş bir şekilde işleyebilirdim. Bu gün ülke olarak garantörü olduğumuz Nahçıvan bölgesinden bu ülkede aşı-ekmeği için bir şekilde kaçak olarak yaşamakta olan ailelerin çocuklarının yıllardır eğitime katılmadığını bilen birisi olarak da kaleme almadım. 1933 yılında kanun nezdinde çıkarılmış olan bir kararnamede “ülke sınırlarından giriş yapan ve Türk olduğunu ifade eden her kes vatandaşlığa kabul edilecektir.” sözünü de dikkate almak gerektiğini dile getirmedik. Şu anda mevcut gerçekler üzerinden ve de gelecekte neler olabileceği varsayımından yürüyerek sonuçları ortaya koymaya çalışmaktayım.
Polis Akademiyasına kursantların qəbulu başlayıb
2017-2018-ci tədris ili üçün qəbul şərtləri və qaydaları…
Buraxılış imtahanları iyunun 21-də keçiriləcək
“MİLLİ GEYİM GÜNÜ” layihəsinə start verildi
Heydər Əliyev – 93
İqtisad Universiteti 2018/2019-cu tədris ilinə yeniliklərlə başlayacaq
Без Шуша нет Карабаха, а без Карабаха нет Азербайджана…
Film Festival: “The fulfillment of the promise: Secrets of Vilnius”
Messi influenzato…
“Вниз по течению”…